İlişki kendi başına bir iletişim ve paylaşım sistemidir. Her ilişkide sorun
yaşanır. Farklı düşünüşler kaçınılmazdır. Farklı cinsiyeti temsil eden, farklı
büyüyen,birbirlerine güvenmemeyi 3 yaşından itibaren telkin edilen İki farklı
insanın, aynı evde birbirleriyle temeldeki farklılıklara rağmen uyum sağlaması
ve benzer noktalarda buluşması çok kolay olmadığı gibi çok zor da değildir.
İsterseniz kolay, istemezseniz arapsaçı kadar zordur.
İlişki ve evliliklerde sorun çözümü için ilk çıkmaz ve tanıdık nokta karşı
koltuktur. Gelen çiftler genelde sorunu eşlerinde bulurlar. Kadınlar, erkeklerin
ilgisizlik ve sorumsuzlukların yakınırken, erkekler kadınların çok konuşması,
devamlı tartışma çıkarması ve olayları abartmasından yakınırlar. Erkeğe göre
aslında evlilik veya ilişki çok iyi gidiyor, bir sorun yok sadece eşi
büyütmektedir. Eşi büyütmezse ve yapılanları görürse sorun çözülür. Kadınlar
ise, eşinin ilgili ve sorumlu olması halinde sorun bıçak keser gibi
çözüleceğini ifade ederler. Oysa evliliğin düzelmesinin bir tarafın değişmesi
ile asla sağlanamayacağı bilinmelidir.bu genel bir yanılgıdır. Çünkü eş,
değişimi eşine bağlamaktadır. Diğer eş ise değişimi ona bağlamaktadır. Bu
durumda önce kim değişmeli tartışması olmadan aynı anda harekete
geçilmelidir.
Evlilikte sorunu başlatanın sorumluluğu kadar bu sorunu devam ettiren de bir
o kadar sorumludur. Yani başlatıcı ile sürdürücü arasında çok fark yoktur.
Herkes kendi yaptığı ile sorumluluğunu karşılamalıdır. Sorunların ilk başına
arkeolojisine inmeye gerek yoktur. Bu sadece havada bir tartışma çıkarır
tartışmalar çözümsüz biter ve artık tartışmaktan kaçar hale geçirirsiniz. Bu
durumda genelde, KONUŞAMIYORUZ yorumları gelir.
Aslında sorun konuşamamaları değil, konuşmayı bilmemeleri ve yanlış
yöntemlerle çözmeye çalışmalarıdır.
O halde esas sorun evlilikte değil, çözüm yöntemlerini bilmemektir. Siz sorun
çözme yöntemi bilmediğiniz sürece boşanıp farklı biriyle evlenmeniz ya da
parter değiştirmeniz halinde aynı şeyleri yaşamaktan kaçamazsınız. Bazen
çevremizde 4 veya 5.evliliğini yapan insanlar ile karşılaşırız. Bunun temel
nedeni ise çözüm yöntemi eksikliğidir. Yani hayatınızda örneğin Ahmeti çıkarıp
Mehmeti koymanız bir şeyi değiştirmeyecek, sadece aynı şeyleri yaşayıp aynı
sonuçları yaşamak, umutsuzluk ve suçluluk duyguları yaratacaktır.
Dediğimiz gibi evlilik ve ilişki sorunları iki tarafın sorumluluğundadır.
Buna tekne örneğini verebiliriz evlilik 2 kürekli bir teknedir. Birini siz
birini eşiniz çeker. Sadece bir tarafın küreği çekmesi de tekneği 1 adım ileri
götürmez, 2 tarafında küreğini çekmemesi yine tekneyi yerinde saydırır.
Cinsellikteki yanlış anlaşılmaların tatminsizlik üzerine kurulan
senaryolardır. Eşinizin o an cinsel paylaşımı istememesini sizi istememek olarak
algılamanız hem kendinize olan güveninizi azaltır, hem de eşinize olan öfkenizi
arttırır. Oysa istenmeyen siz değil, o an ki paylaşımdır. Bu durumda ısrar
etmemek, uygun alt yapıyı hazırlamak veya ertelemek çözümü arttırıp iki
tarafında kendini değerli hissetmesini sağlar. Cinsellik=iletişim ise iletişim
düzeltilmeden cinsel paylaşıma girişilmemelidir. Ayrıca kadının da erkeğin de
cinselliği konuşması, keyif aldığı noktaları ifade etmesi ve paylaşım esnasında
sözel ve bedensel tepki vermesi gerekir. Ülkemizde kadının bu konuyu açık
konuşması onun edepsizliği gibi algılandığı düşüncesi yanlıştır. Kişi eşiyle
bunu rahatça konuşmalıdır. Bu konuşmalar ise, ilişki öncesi, ilişki anı ve
hemen sonrasında olmamalıdır.
İletişimi düşük olan çiftlerin en büyük yanılgıları ise birbirinin zihnini
okumasıdır. Eşine soru soramayan cevap alamayan kişi, soruların
cevapsızlığından rahatsızlık duyduğu için kendisi cevaplamaya başlar. Oysa
genelde kendi kendimize verdiğimiz cevaplar genelde yanlış veya eksiktir. Zihin
okuma bir kaygı veya çekingenlik nedenli olabilir. Oysa soracağınız hiçbir soru
veya konuşacağınız hiçbir konu zihin okuma kadar acı vermeyecektir.
İlişki veya evlilikte her yaşanan sorunu karşıdakinin psikolojik bozukluğuna
bağlayıp buna inanmak ise çözüm çabasından sizi uzaklaştırır. Mesela eşinizle
yaşadığınız sorunu onun kişiliğinden kaynaklandığını düşünür ve ona bu etiketi
yapıştırır ve çevrenizdekilere de bu şekilde yansıtırsanız bu evliliğin
düzelmemesi için ciddi engel olacaktır. Oysa genelde böyle durumlarda iki taraf
birbirinin hasta/sorunlu olduğunu iddia eder. Her ilişki, ilişkiyi oluşturan
bireylerin ruhsal yapılarına göre de şekil alıp yürüyebilir.
Aldatma konusunda ise temel konu, neyin aldatma olup neyin olmadığıdır. Bu
durum toplumsal kuralların net olmamasından kaynaklanır karşı cinsle konuşmak,
sohbet etmek, yazışmak, yemek yemek gibi paylaşımların aldatma olup olmadığı net
olmadığı sürece yapan kişi her zaman bunu aldatma saymayıp yaptığını
savunacaktır. Biri aldatıldığını iddia edip diğeri bunun abartıldığını söyler.
Bu farklı bakış açısının çözümü ise en kısa zamanda bunların sınırlarının
çizilmesidir. Sonrasında tartışma yaşanmaz. Ayrıca neyin aldatma olup olmayacağı
netleştirildikten sonra aldatılma olması halinde de ne olması gerektiği de
konuşmalıdır. Bu konuşma kaygı değil, sınırların net olmadığını düşünüyorsanız
işinize yarayacaktır.
Aldatma algısındaki hata ise, çevremizdeki yorumların bizim üzerimizdeki
etkisidir. Başkasının eşinin yapması sizin eşinizin yapacağı anlamına gelmez.
Bir olayın aldatma olup olmaması çevreye göre değil eşler arasında
değerlendirilmelidir. Ayrıca hiçbir sorununuz yokken aldatılmış erkek veya
kadınların size önerilerini ciddiye almamalısınız.
Size evliliğinizde nasihat verenler daha çok yaşadıkları ve çözemedikleri ile
alakalıdır.ayrıca başkasının yöntemini getirip eşinize “buna uygulayacağız”
diyemezsiniz.
İlişkide kim değişmeli konusunda ise esas konu döngülerdir. Döngü ; “o bir
şey yaptığı için ben de başka bir şey yapıyorumdur.mesela o bana ilgi
göstermediğinde bende ona güzel yemek yapmıyorum dediğinizde, eşiniz ise o bana
güzel yemek yapmadığı için ben de onunla dışarı çıkıyorum der. Bu döngü bu
şekilde devam eder. Ülkemizdeki sorunlu evliliklerin temeli bu döngülerin
kemikleşmesidir. Döngüler karşılıklı olarak kırılmadığı sürece evlilikte
iyileşme süreci başlamaz, döngüyü başlatanı bulmanın bir önemi yoktur. Herkes
kendi döngüsünü kırmalıdır.
Eşlerin birbirlerinin aileleri ile ilgili yanlış algılamaları da evliliği
bozar. Sık eleştirmek, ailenin tutumunu eşinize mal etmek, ailenin tavrını
eşinin tavrıymış gibi görmek birer algı hatasıdır. Siz eşinizin ailesi
eleştirdikçe eşiniz bunu kendisinden kaynaklanan bir durum olarak algılayıp
savunmaya geçer. Siz ise eşinizin kendisini değil, ailesini savunduğunu
sanırsınız. Ayrıca bir kişinin eleştiri anında savunma yapması sorun değildir.
Sorun eleştirel tutumdadır.
Ülkemizde evlilikler oluşurken kız ailesi evlilikten çok şey beklemezsen
erkek ailesi bu evlilikten çok şey bekler. Çünkü ataerkil aile yapısı gereği
erkek ailesinin güvencesidir. Hem gelinden hem de damattan çok şey beklenir. Bu
kültürel genetiktir. Erkek bu durumda ailesini memnun etme, onların beklentisini
karşılama düşüncesinden vazgeçmelidir. Aksi takdirde bu durum eşiyle-aile
arasında kalmasına neden olabilir. Erkek aile çoğu zamana duygusal mesajlar,
ajitasyonlar ile erkeği arada bırakabilir. Yapılacak şey, tüm kararları eşler
beraber almalıdır. Kadın ise bu ikilem içindeki eşine mutlak destek vermeli
ritüeller ve zorunlu durumlarda eşini zor durumda bırakmamalıdır. Ailesi ile
sınır koyan erkek, eğer eşinden beklediği desteği bulamazsa kendini yalnız
hissedebilir, tekrar ailesine yakınlaşabilir ya da hem eş hem de kök ailesinden
uzaklaşabilir.
Evlilik, iletişimdir. Hem açık ve net iletişim hem de az eleştiri çok övgü
mekanizmasıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
yorumunuz için teşekkür ederiz.